ŞARKIŞLA

İLÇEMİZİN TARİHİ

Şarkışla çevresinde ve ilçeye bağlı Mergesen Köyü (ilçe merkezine 5km uzaklıkta) önlerinde, yüzeyde ele geçen çakmaktaşından

araç-gereçler, büyük olasılıkla Neolitik Döneme ait kazıyıcı ve uçlardır. Bu deliller de Şarkışla’ya Neolitik Dönemde yerleşildiğini ortaya koymaktadır. Hititler döneminde de, yörenin bir yerleşme birimi olduğu anlaşılmaktadır. Hititler dönemine ait olduğu anlaşılan madeni heykelin ilçeye 5km uzaklıktaki Döllük köyünde bulunması bu fikri doğrulamaktadır. (Heykel tunçtan yapılmış olup 12cm boyundadır ve halen Ankara Etnografya Müzesi’nde Muhafaza edilmektedir).M.Ö 1200’lerde Hitit Devleti’nin yıkılması ile Geç Hitit Prenslikleri’nin egemenliğinde kalan yöre, M.Ö VII. Yüzyılda bu prensliklerin Asur egemenliğini tanımasıyla Asur Devleti topraklarına katılmıştır.

M.Ö 695’den sonra Kafkasya üzerinden gelen Kimmerler bu yöreyi ve bütün Kapadokya bölgesini yağma ve tahrip etmişler. Daha sonra İskit saldırılarına da uğrayan yöre, Med Devleti tarafından ele geçirilmiştir. Med Devleti’ni yıkan Persler Sivas ve çevresini Kapadokya Satraplığı’na bağlamışlar.

Yörede Pers egemenliğine, tüm Anadolu’da olduğu gibi Persler’i yenen Büyük İskender son vermiş Makedonyalıların hâkimiyeti başlamıştır. Fakat M.Ö 332 yılında eski Pers yöneticilerinden I. Ariarates bağımsızlığını ilan edip Makedonya Krallığını kurmuştur.

M.Ö 100’lerde Pontos kralı Mitridates Evpator ile Romalı komutanlar arasında sık sık el değiştiren bölge, M.Ö 17’de kesin Roma hâkimiyetine girmiştir. Roma İmparatorluğu’ nun 395’de ikiye ayrılmasıyla bu yörede Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde kalmıştır. Bizans döneminde Armeniakon Theması içinde kalan bölge X.yüzyıldan sonra merkezi yönetimin güçlendirilmesi amacıyla kurulan Sebasteia (Sivas) Theması’na bağlanmıştır.

YÖREDEKİ TÜRK HÂKİMİYETİ

Selçuklular döneminde, Emir Sabuk komutasındaki Türkler, 1059 yılında Sivas ve çevresini ele geçirmişler fakat bölgeyi ancak bir

hafta ellerinde tutabilmişlerdir. Bölgedeki asıl Türk hâkimiyeti 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra başlamıştır. Kısa bir süre Selçuklu egemenliğinde kalan Şarkışla yöresi, daha sonra Sivas ve çevresinde kurulan Danişmendli Beyliği topraklarına katılmıştır. 1175 yılında ise II. Kılıçaslan’ın Sivas’ı almasıyla yöre Anadolu Selçuklu topraklarına katılmıştır.

1243 Kösedağ Savaşı ile Anadolu’da Moğol egemenliği başlamıştır. 1243 Moğol istilasıyla Şarkışla yağmalanmıştır. Artan Moğol baskısı bölgedeki Türk halkının bir kısmı Batı Anadolu’ya bir kısmı ise Suriye topraklarına dönmüştür.

1322’de İlhanlılar’ın Anadolu valiliğine atanan Timurtaş, Kayseri merkez olmak üzere Sivas ve çevresinin bölgede bağımsızlığını ilan etmiş. Timurtaş’ın Memlükler’e sığınması ile vekili olan Eratna Bey’in Sivas merkez olmak üzere Eratna Beyliği’ni kurmasıyla Şarkışla ve yöresinde Eratna Beyliği’nin egemenliği de başlamış oldu.

Eratna Bey’in ölümü üzerine yerine oğlu Ali Bey geçtiyse de; devletin vezirliğini yapan Kadı Burhaneddin yönetimi ele geçirmiş(1381). Böylece yöre Kadı Burhaneddin Devleti yönetimi altına girmiştir. Kadı Burhaneddin 1398’de Akkoyunlu hükümdarı Osman Bey’e yenilmesi ve ölmesi ile bölgede bir iktidar boşluğu olmuştur. Sivas halkının, yaklaşan Timur tehlikesi karşında Osmanlılar’ı davet etmesiyle Sivas çevresinde Osmanlı hâkimiyeti başlamış, Ankara Savaşı’ndan sonra da bölgede başlayan idari boşluğa, 1408 yılında Çelebi Mehmet son vererek Sivas ve çevresini almasıyla bölgede yeniden Osmanlı egemenliği başlamış oldu.

Prof. Dr. Faruk Sümer’e göre Timur’un Ankara Savaşı sonrası bölgedeki Kara-Tatar ve Moğolları beraberinde Türkistan’a götürmesi üzerine Türkmenlerin bölgeye yeniden döndüğü ve hiçbir güçlükle karşılaşmadan XV. Yüzyılın ilk yarısında bölgeyi yurt tutmaya başladıklarından bahseder.

Faruk Sümer aynı eserde Gedük(Şarkışla) yöresi için şöyle bahsetmektedir: Bozok’taki Şam Bayatları bu bölgenin Gedük yöresinde yaşarlar. Bu yöre aşağı yukarı bugünkü Şarkışla kazasının bulunduğu yerdir. Burada yaşayan Şam Bayatları başlıca Hızırlu, Kesmezlü, Şeyhlü, Şarklu, Kızıl-Donlu ve Karaca-Koyunlu gibi obalara ayrılmıştır. Bu obalar sahip bulundukları ekinliklerde çiftçilik yapmakta ve kış gelince Suriye’ye gitmektedirler. Fakat XVI. yüzyılın ikinci yarısında Şam-Bayatları’nın kışın Suriye’ye gitmedikleri anlaşılıyor. XVI. yüzyılın ilk yarısında Gedük yöresinde Kara-Yahyalu Delü-Alilü, Ağçalu (en mühim obası: Hacılar) Ağça-Koyunlu (Dulkadırlı’dan) ve Şam Bayadı bulunduğundan bahsetmektedir.

Şarkışla’ya yerleşmek amacıyla gelen Türkler’in ne zaman geldikleri bilinmemekle birlikte, ilk yerleşenlerin Hacı Ali Obası ve Hacı Himmetoğulları oldukları söylenmektedir. Ayrıca Malatya Arapkir’den geldikleri söylenen Çuhadaroğulları ve Nenehatunoğulları’nın (Hacı Ömerler) da aynı dönemlerde ilçeye yerleştikleri tahmin edilmektedir.

Şehrin adı 19. yüzyıl Osmanlı kaynaklarında Tenos olarak geçmekte olup, ilçe oluncaya kadar “Gedik” adı verilen imtiyazlı nahiye müdürleri tarafından yönetilmiştir.

1867 Vilayet Nizamnamesi’ne göre Sivas Merkez Sancağı’na bağlı Tenos ismiyle kaza (ilçe) durumuna getirilen Şarkışla’da 1873 yılında belediye teşkilatı kurulmuştur.

1870 Sivas Vilayeti Salnamesi’ne göre, şehirde 10059 Müslüman, 1713 Hıristiyan olmak üzere 11772 kişinin yaşadığı belirtilmektedir.

1853–1856 Kırım Savaşı ve 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşları’ndan sonra Kafkas Göçmenleri ve Kars Göçmenleri bölgeye yerleştirilmişlerdir. Kafkas ve Kars Göçmenleri Sivas’ın diğer kazalarına olduğu gibi Şarkışla kazasının çeşitli yerlerine yerleştirilmiştir. Kafkas Göçmenleri genelde Uzunyayla bölgesine yerleştirildi.

1890 Sivas Vilayet Salnamesi’nde şu bilgiler verilmektedir: Sivas Merkeze bağlı Tenos kazasının kaza merkezi Şehr-i Kışla (Şarkışla)’dır. Merkeze uzaklığı 12 saattir. 15 nahiye, 114 köy ve 5625 haneden oluşup 16.566 Müslüman, 6305 Hıristiyan nüfus vardır. 39 cami, 3 medrese, 5 han, 55 dükkân, 2 fırın, 65 değirmen, 28 Müslim ve 10 gayri Müslim mektebi olduğu belirtilmektedir.

Yine aynı salnamede kazanın 585.979 dönümlük bir araziye sahip olduğu, 57063 tarla, 2 çiftlik, 150 bahçe, 230 çayır ve 115 meraya

sahip olduğu belirtiliyor. Salnameye göre kazada buğday, arpa, fiğ mercimek ve fasulye yetiştirilmektedir. Hayvan türü olarak deve, at, karasığır, manda, koyun ve keçi yetiştirildiği, güzel kilimler ve küçük halıların imal edildiği belirtilmektedir.

Osmanlı nüfusu üzerinde geniş araştırmalarıyla tanınan Fransız yazar Vital Cuinet’ in 1890’lı yıllarda Sivas ile ilgili verdiği bilgilerde, ilçemizin 50.060 nüfus ile Sivas’ın en kalabalık kazası olduğu belirtilmektedir. İlçede 76.841 koyun 25850 kıl keçisi ve 11.860 tiftik keçisinin beslendiği ve yıllık 396.822 kuruş Ağnam (küçükbaş hayvanlardan alınan vergi) Vergisi alındığını belirtmektedir.

Şemseddin Sami Kamus-ül Âlem adlı eserinde, 1890’lı yıllardaki Şarkışla ile ilgili şu bilgileri vermektedir: “Sivas Vilayeti Merkez Sancağı’na bağlı bir kazadır. 15 nahiye ve 114 köyünde 33.000 Müslüman ve meyve yetiştiren Şarkışla zengin orman ürünleriyle meşhurdur. Kazada koyun, keçi ve sığır da yetiştirilir.”

1896 Devlet Salnamesi, Tenos’un Gemerek adlı bir nahiyesi olduğunu da göstermektedir. Şarkışla’ nın 1900’lü yılların başında da idari bakımdan Sivas’a bağlı ilçe statüsü devam etmiş, bir değişiklik olmamıştır.

Şarkışla’ya 1930’lu yıllarda Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi (değişimi) Antlaşması sonunda Yunanistan’dan az da olsa Türk muhacirleri getirilmiştir. Bu muhacirler genelde ilçe merkezi, Osmanpınarı ve Gümüştepe (Yapıaltın) köylerine yerleştirilmişlerdir.

1953 yılında Gemerek Bucağı, 1990 yılında da Altınyayla Kasabası, ilçe durumuna getirilerek Şarkışla ilçesinden ayrılmışlardır.

ATATÜRK’ÜN ŞARKIŞLAYI ZİYARETİ

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Sivas’a giderken Şarkışla’yı ziyaret etmiştir. Halk tarafından

anlatılanlara göre; Şarkışla’da Atatürk’ün, eğitime verdiği önemi gösteren bir de hatırası vardır:

Atatürk, Sivas’a gitmek üzere Ankara’dan yola çıkar. Sivas’a gelmeden önce Şarkışla’yı ziyaret etmek; yeni Türk Alfabesine verilmesi gereken önemi göstermek ister.

Şarkışla’ya geldiğinde, ilçede en fazla sözü geçen, aynı zamanda hoca ve Şarkışlalılarca da hatırı sayılır kişi Kalkan Hoca’yı yanına çağırtır. Kendisine yeni alfabeyi bilip bilmediğini sorar. O da bilmediğini söyler. Bunun üzerine bir kara tahta getirtir, eline tebeşiri alır ve yeni alfabeyi gösterir. Daha sonra da yanındaki Kalkan Hoca’ya dönerek; en kısa zamanda yeni Türk alfabesini öğrenmesini ve öğrencilerine de öğretmesini emreder.

(Visited 132 times, 1 visits today)
14 Videolar
0 Aboneler
132 Görüntüleme
Video Gönder
1
Videonu Gönder Yayınlansın
Merhaba
Yayınlanmasını İstediğiniz Videoları Bize Gönderirmisiniz.